1 Aralık Dünya HIV/AIDS Farkındalık Günü…

1 Aralık Dünya HIV/AIDS Farkındalık Günü…

HIV/AİDS’de neler oluyor?

HIV ve AIDS nedir?

HIV, “İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü” anlamına gelir ve bir virüstür. Bir kişi bu virüsle enfekte olduğunda, o kişi “HIV pozitif” olur. HIV bulaştığı zaman virüs bağışıklık sisteminin organizatörü ve planlayıcısı olan CD4 lenfositleri adı verilen beyaz kan hücrelerine yerleşir ve çoğalmaya başlar. Zamanla bu hücrelerin sayısı kanda azalmaya başlar ve bu azalma kritik bir sayıya indiğinde enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı bağışıklık sistemimizin koruma fonksiyonu zayıflar. Sonuçta normal insanda hastalık yapması zor olan mikroorganizmalar, bu kişilerde çok kolay hastalıklara yol açabilir. Sağlıklı bir kişide genellikle 600 ile 1200 arasında bir CD4 sayısı vardır. CD4 sayısı 200’ün altına düştüğünde, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar ve fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler kolayca gelişebilir. Bu aşamadan sonra kişi AIDS tanısı alır. AIDS “Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” anlamına gelir. Her iki terim aynı hastalığı tanımladığından kafa karıştırıcı olabilir. AIDS’i, HIV’nün neden olduğu hastalığın ilerlemiş hali olarak da tanımlayabiliriz.

Prof. Dr. Fehmi Tabak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Dünya ve özellikle ülkemiz açısından önemi nedir?

İlk hastalık ortaya çıktığı 1980 yılından bugüne kadar yaklaşık 41 yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde tüm dünyada yaklaşık 78 milyon kişiyi hastalandırdığı ve bunların 38 milyonunun ölümüne neden olduğu bir gerçektir. Günümüzde her yıl yaklaşık 1.5 milyona yakın kişiye virus bulaşmakta ve yılda 700.000’e yakın kişinin ölümüne neden olmaktadır. Halen 38 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Diğer yanda 7 milyon kişinin de hastalığından haber olmadan yaşadığı, hastalığının ilerlediği ve bulaştırmaya devam ettiği de bir gerçektir. Yaklaşık 2 milyonu 14 yaşın altındadır.

Ülkemizde ilk vaka bildiriminin yapıldığı 1985 yılından beri yaklaşık 30.000 kişi hastalığa yakalanmıştır. Gerçek rakam bu sayının çok üstündedir. Ülkemiz yeni tanı sayısının giderek arttığı ülkelerden biridir. Son yıllarda her yıl ortalama 3000-5000 kişiye tanı koyulmaktadır.

HIV enfeksiyonunun insanda ki hastalık süreci nasıldır?

HIV ile enfekte olan kişi bir süre sonra grip benzeri bir hastalık geçirebilir. Bu döneme “Primer HIV Enfeksiyonu” ya da “Akut Retroviral Sendrom” adı verilir. Kısa süren bu dönem atlatıldıktan sonra (15-20 gün) sessiz döneme girilir (Latent Dönem). Kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 2-10 yıl süren bu dönemde, genellikle hastalıkla ilgili hiçbir bulgu ve belirti olmayabilir. Bu dönem içinde CD4 sayıları azalmakta ve vücuttaki virüs miktarı artmaktadır. Son olarak, CD4 sayılarının kritik düzeylere gelmesi ile (< 200) hastalarda fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ortaya çıkmaya başlar.

HIV tanısı nasıl koyulmaktadır?

HIV tanısı için herhangi bir laboratuvarda test yaptırmanız gerekmektedir. Virüse karşı gelişen antikorları gösteren anti-HIV testinin pozitif bulunması ile tanı koyulmaktadır. Basit, ucuz ve birçok laboratuvarda yapılan bir testdir. Bulaşma sonrası yaklaşık ilk 10 gün içinde (7-15 gün) pozitif hale gelmektedir. Tekrarında da pozitif bulunursa doğrulama testi yapılarak kesin tanı koyulur.

Hastalık nasıl bulaşmaktadır?

Özellikle cinsel yolla bulaşmaktadır. Vajinal seks, kadınlarla veya erkeklerle yapılan anal seks ve oral seks ana bulaşma yollarıdır. Bu açıdan bakıldığında HIV bulaştırma riski büyük oranda prezervatif kullanarak azaldığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Kan (adet kanı dâhil) ve kan ürünleri, semen ve seminal sıvı, vajinal salgılar, anne sütü, aynı enjektörün paylaşılması (özellikle damar içi madde kullananlarda), dövme ve piercing, kaza ile enjektör iğnesinin ele batması (HIV pozitif kişinin), kan nakli, anneden bebeğe (doğum öncesi, doğum sırasında, doğum sonrası) ve organ nakli (organ verici HIV pozitif ise) sıklıkla karşılaşılan diğer bulaşma yollarıdır.

Hangi yollar ile HIV bulaşmaz?

Tükürük, gözyaşı, ter, dışkı veya idrar, sarılma, öpüşme, masaj, el sıkışmak, böcek-sivrisinek ısırıkları, HIV pozitif olan biriyle aynı evde yaşamak ve HIV pozitif olan biriyle ile aynı duş veya tuvaleti paylaşmakla hastalık bulaşmaz.

HIV tedavi edilebilir bir hastalık mıdır, öldürücü müdür?

Çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki HIV/AIDS artık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Kısaca artık “Kronik bir hastalıktır”. Yaklaşık 20 yıl önce başlayan 2-3 ilacın birlikte kullanıldığı tedaviler ile hastalık kontrol altına alınmaya başlamıştır.  Bu gelişmelerin sonucunda artık hastalarımızı yan etkileri olmayan, günde 1 veya 2 tablet kullanarak tedavi etmekteyiz. 2020 yılında tüm dünyada tanı koyulanların % 73’ü tedaviye erişmektedir. Bu tedaviler ile hastalık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, yaşam süresi kendi yaş grubundakiler kadardır. Bir şeker hastası veya bir kalp hastasının bir avuç ilaç aldığı günümüzde gelişmeler çok sevindiricidir. Burada akıldan çıkarılmaması gereken nokta HIV bulaşması için riskli davranışlarda bulunan kişilerin erken dönemde test yaptırarak, hastalık fazla ilerlemeden tedaviye başlayabilmesi çok önemlidir.

Tedavide tüm dünyada hedef 90-90-90’dır. Yani hastaların en az % 90’ına tanı koyulsun, tanı koyulanların en az % 90’ı tedaviye başlamış olsun ve tedavi alanların en az % 90’ının kanında virus saptanamaz düzeylerde bulunsun. 2020 yılında hastalığını bilenlerin oranı tüm dünyada % 84, bunların içinde tedave erişim %73 ve saptanamaz viral yük %66 olarak tahmin edilmektedir. Ülkemizde tanı koyulan hastaların tedavi erişmesi açısından bir sorun bulunmamaktadır. Önümüzdeki yıllarda hastalığın tüm paydaşları (hastalar, hekimler, Sağlık Bakanlığı) bu hedefi gerçekleştirmeye çalışacaklardır.

Tedavideki gelişmeler sonucunda sadece ilaçlar hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, aynı zamanda bulaşmayı da engellemekte olduğu gerçeğini hiç unutmamamız gerekir. Kısaca kanda viral yük belirlenemediği takdirde virus bulaşmamaktadır.

Son söz olarak hastalarınızda yaşadığınız veya hastaların yaşadığı zorluklar nelerdir?

İlk tanı sırasında hastanın doğru bilgilendirilmesi ve bu hastalığın artık tedavi ile ölümcül olmaktan çıktığının hastaya aktarılması çok önemlidir. Çevreden, internetten ve değişik kaynaklardan hastanın edindiği doğru-yanlış, gerekli-gereksiz bir çok bilginin sabırla doğrultulması çok önemlidir. Bu ilk tanı şoku atlatıldıktan sonra takip sırasında hastalarımız daha sonra arkadaşımız, yakın dostlarımız olmaktadır. İlk korkuları hatırlatıldığında, ne kadar gereksiz yere üzüldüklerini gülerek anlatmaktadırlar.  Bunun dışında şu an için hayat boyu ilaç kullanma gereksinimi önemli bir sorundur. Hastalarımız “Bu ilaçlar beni yakın gelecekte hastalığımı tedavi edecek ilaçlara eriştirecek köprüdür” cümlesini hiç akıllarından çıkartmamalıdır. Eski tedavilere oranla çok az olmasına karşın yine hasta bazında ufak tefek yan etkiler görülebilmektedir.

Ayrıca hastalarımızın tanılarını başkaları ile paylaştıklarındaki damgalanma ve ayrımcılık halen bizde ve tüm dünyada önemli bir sorun olarak devam etmektedir.

Yazan Prof. Dr. Fehmi Tabak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı-HIV Enfeksiyonu Derneği, 1.12.2021

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir