
Gün olur, alır başımı giderim…
Pek severim, Nüvit Osmay’ın 30’lu yaşlarında 60’ındaki “ben” e yazdığı mektubunu.
Şöyle başlar: “Bunları sana başkası söyleyemez, benden duy” der.
Bugün yazdıklarım da kendime olsun.
Okuduklarım, beğendiklerim, düşündüklerim, dostlarımın, yol arkadaşlarımın bana kattıklarıyla olsun.
Hayat doldurur insanın boş yelkenini, dolduğu kadarından taşan olsun.
“Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar” misali.
Bir gün hepimiz, “gün olur alır başımızı gideriz” elbet.
Söyleyeceklerimiz gitmeden olsun.
Sezai Karakoç, en çok kuşları sevmiş. En güzel onlar belki de.
- “Akşamları gelir incir kuşları
- Konar bahçenin incirlerine
- Kiminin rengi ak, kimisi sarı
- Ah! Beni vursalar bir kuş yerine.”
Onlar için kendini atmış namlunun ucuna.
Hayatta kuşlar kadar, kendinizi namlunun ucuna atacak kadar, sevdikleriniz varsa,
yaşamışsınız demektir. Daha ne olsun.
“Yok” mu? Yok diye hayıflanma.
Şeyh Galip’ e de kulak ver o zaman.
Diyor ki zat-ı muhterem (mealen);
- “Sensizlikle beraber sen her yerde”
- “Sevdiğinin yokluğu onun varlığının ispatıdır”
- Var ki o, ona şu anda yok diyebiliyorum.
- “Yok’ da vardır bir yerde.”
Ağzını kapatmadan anlamaz, gözlerini kapatmadan da göremezsin.
En güzelin en çirkine dönüşebildiğini de gördüm, gördüm de göğe erdim sanki.
İyilik de en az kötülük kadar kusurludur bazen.
İnsanlara size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın.
Büyük sevmeyin mesela.
İnsanlar bir zaman sonra başladığı noktayı unutma çabasıyla, sizi sevmemek için sebepler arayacak, bulacak, oluşturacaktır.
Tutunduğunu kırmak insanın işi işte. Ne gam.
Unutmayın aynı evinizde yaptığınız gibi yaşamda da temizlik yapmalı.
Menfaatçileri, enerji vampirlerini, sahte dostları, nankörleri, içinizi tüketen aşkları,
sonsuza kadar kapının ardında bırakacak temizlik yapmalı.
Gelecek, geçmişin halt etmesidir. Önce geçmişi düzeltin. Mümkündür.
Sizi hayal kırıklığına uğratan ne varsa.
Ama asla ve asla: Sizin için yas tutmayacaklara ağlamayın.
Ama siz yine de;
- “Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine,
- Sevmek ve sevilmek için, çareler arayın.”
Diğerkâm olmaktan da korkmayın.
- “Birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve
- İnsan olmak galiba diğerkâm olmaktan geçiyor.”
Ben elimden geldiğince…
Hayatın tadını çıkarın, her anlamda.
Mesela Kahve tadında çıkarın.
Karamelli filtre kahve çok sevdim son zamanlarda.
“İlk içtiğiniz anda ki tadı” bir daha alamazsınız.
Hayatınızdaki ilk anların kıymetini bilin.
Mesela Türkü tadında da çıkarın.
Şah Hatayi tavsiyem olsun.
- “Muhabbet bağında bir gül açıldı
- Bir derdim var bin dermana değişmem
- Yüküm lal-i gevher mercan saçarım
- Bir derdim var bin dermana değişmem”
Yârelerinizi yabana atmayın diyor.
Kendinizi sevin yârelerinizle.
- “İçimizdeki hiç kapanmayacak olan yaralarımızın
- iyi kötü yaşadıklarımızın bize bahşettiği şey,
- bizi “biz” ve daha eşsiz yapmasıdır.”
Bir de insanın derdi hep kendiyle diyor Asaf.
- “Dün sabaha karşı kendimle konuştum
- Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
- Yokuşun başında bir düşman vardı
- Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.”
Kendinize en yakın yabancı sizsiniz.
Vuruşun ama sevin de kendinizi.
- “Hayat iki şekilde yaşanır.
- Ya hiç mucize yokmuş gibi,
- Ya da her şey birer mucizeymiş gibi.”
Evrenin mucizelerine inanın. İnanırım.
Hayatımın kalanının, geçeninden daha güzel olacağına inanırım mesela.
Sarılıp birbirimize, kucaklaşacağımız yarınlara.
Daha güzel kitaplara, şiirlere, Açacak çiçeklere inanırım.
Kasımda “Kasım Patları” ve “Kardelenler” ayazda açıyorsa;
“Ümit” hep yeni çiçekler getirir insana.
“İnsanca özlemler dünyaya uymuyorsa, bozuk olan dünyadır, özlemler değil”
Dememiş miydi? Oruç Aruoba.
Haklıdır, dünya bozuk diye özlemlerinizden vaz geçmeyin.
Ümit hep var.
Merak etmeyin her keder elbet kurtuluşla sona erer.
Ve Orhan Veli gibi,
- “Gün olur, alır başımı giderim,
- Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
- Şu ada senin, bu ada benim,
- Yelkovan kuşlarının peşi sıra”.
Yazar: Uzm. Ecz. H. Kürşat Parlatan, Ankara, 13 Kasım 2022